Türker Ertürk : Enosis
ENOSİS
Dün gece, kısa süreliğine ziyaret ettiğimiz Kıbrıs’tan döndük. Ayağımızın tozu ile
bugün de geçen yazımızda olduğu gibi, yine Kıbrıs’tan
bahsedeceğiz. Esasında, Kıbrıs’ı bir
ay süreyle yazsak bile az gelir. Hele kendi insanlarımızın, gazetelerimizin,
gazetecilerimizin, televizyonlarımızın ve televizyoncularımızın ülkemiz ve Kıbrıs Türk Toplumu’nun aleyhine sürdürdüğü ‘Beşinci Kol’ faaliyetlerini görünce!
Toplum
mühendisliği ve algı operasyonuna yönelik, Türkiye
ve KKTC’de yaratılmaya çalışılan
etki, son günlerde dillerde dolaşmaya başlayan; “Bu bahar Kıbrıs’a bahar gelebilir” algısıdır. Sormak lazım; “Bahar denince ne anlıyorsunuz?” diye. Sanırım; kuzeyin güneye satılması, Kıbrıs Türkünün aşağı yukarı azınlık
statüsüne indirilmesi, KKTC’nin
varlığına son verilmesi, ‘Enosis’e
giden yolun tekrar açılması ve bunun süslenerek Türkiye’ye ve Kıbrıs Türk
Toplumu’na iyi bir şey gibi satılmasıdır burada kast edilen ‘bahar’.
Gel Bana Tecavüz Et
Enosis, 1930’lu senelerde, İngiltere (Birleşik Krallık) idaresinde
bulunan Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması anlamında
kullanılmıştır. ‘Enosis’ terimi, Girit’in Yunanistan’a ilhakı sırasında ve Balkan Savaşları’nda da kullanılmıştır.
Enosislerin arkasındaki itici ve
planlayıcı güç; Yunanların ‘Megalo İdea’
(Büyük Fikir) düşüncesi ve öğretisidir. İstanbul,
Trakya’nın tamamı, İzmir, Ege hatta Trabzon bile bu
“Büyük Fikir”in içindedir. Yunanistan’ın eğitim ve öğretim sistemi
içinde, yarının büyükleri olacak çocuklar, bu ülkü ile yetiştirilir. Sakın
aklınıza imkânsız gibi gelmesin. Yunanlar
Selanik’i aldığında; nüfusun yüzde 51’i Müslüman, yüzde 23’ü Rum, yüzde 22’si Bulgar, yüzde 4’ü Yahudi
idi.
Bugün;
Kıbrıs’ı Yunanistan ile birleştirme düşüncesi hala çok canlıdır. Türkiye’nin garantörlüğü, ‘Enosis’in önündeki en büyük engeldir. Makarios, 1960’da kurulan Kıbrıs
Cumhuriyeti’ni; ‘Enosis’e giden
yolda bir kilometre taşı olarak görmüş, bunu ifade etmiş ve Türkiye’nin garantörlüğüne hep
muhalefet etmiştir. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi, ‘Enosis’e giden yolda merhale olarak görülen Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında, Türkiye’nin garantörlüğü olmadan birleşmek; “ben balık hafızalıyım ve biraz da saf, gel şimdi bana
tecavüz et” demektir.
Anastasiadis
Ne Diyor?
Rum
Yönetimi Sözcüsü Nikos Hristodulidis geçtiğimiz hafta yaptığı
açıklamada; “Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı
Anastasiadis Annan Planı’ndan daha iyisini istiyor” diyerek, ağızlarındaki
baklayı çıkarmış. Evet, geçen yazımızda da anlattığımız gibi; 2004’de AKP, Annan Planı ile Kıbrıs’ı sattı ama onlar almadılar.
Daha ucuza almak istediklerinden, Annan
Planı’nı kabul etmediler. Şimdi ise almak istiyorlar. Anastasiadis’in söylemek istediği budur.
Kıbrıs’ta konuştuğum herkes,
iki kesimlilikte ısrarlı ve “Artık hiçbir
şey olmamış gibi, yan yana, beraber yaşayamayız” diyor. Sonuç olarak söylemek gerekirse; Maraş hariç toprak tavizi verilemez. Kıbrıs Türk Toplumunun 1974’den bugüne kadar elde ettiği mal, mülk ve edinimler
yok sayılamaz. Adada iki kesimli, her zaman ayrılığa imkân veren, konfederatif
yapıyı esas alan ve Türkiye’nin
aktif ve sulandırılmayan garantörlüğünü içeren bir anlaşma ancak adil, barışçıl
ve sürdürülebilir olabilir.
Böyle
bir anlaşmayı KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa
Akıncı yapmak ister mi, yapabilir mi? Konuştuğum aklı başında Kıbrıs Türkleri, kendisine güvenmiyor!
Bana sorarsanız, anlaşmak zor. Mustafa
Akıncı’nın bugüne kadar izlediği rotada yapacağı anlaşma olsa olsa; Yunanistan ve Kıbrıs Rum’u için ‘bahar’
getirir, Kıbrıs Türk’ü ve Türkiye için ise ‘kara kışı’.
Şimdi Zamanı Değil
Larnaka’ya bağlı Köfünye (Geçitkale) köyünden olan Santos isimli Rum; 1974’de Rumlar
tarafından talan edilen Atatürk
büstünden geriye kalan kafa kısmını tam 41 yıl evinde saklamış, şimdi onu KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya teslim etmek istiyormuş. Bunu
bir gazeteci aracığı ile Akıncı’ya
iletmişler. Akıncı; “Şimdi zamanı değil”
demiş ve büstü kabul etmemiş.
Bu
gelişmeyi; Kıbrıs’ta elime geçen
gazetelerin birinde okuyup, öğrendim. Sizi bilmem ama Atatürk’e ve Rauf Denktaş’a
karşı şüpheli ve olumsuz yaklaşımları olan bir insana, ben zerre kadar
güvenmem.
Saygılar
sunarım.