Tampon bölge şart! Ankara'da İdlip-Afrin teyakkuzu
Suriye'de gözler İdlip'e çevrili. Çoklu bölgesel denkler içinde İdlip meselesi en çok Türkiye'yi ilgilendiriyor. Ankara bazı planlar üstünde çalışıyor
Hatay-İdlib sınırı El Kaide'nin Suriye kolu El Nusra'nın (Heyet-ül Tahrir Şam) tehdidi altında. Türkiye- Rusya ve İran, geçen hafta Tahran'da konuyu masaya yatırdı. ABD de bölge planları için İdlip'e yönelik eylem hazırlığında. Hatay-Afrin sınırında da YPG/PKK var. Çoklu denklem içinde İdlip meselesi en çok Türkiye'nin geleceğini ilgilendiriyor. Bu yüzden Ankara bu konuda yoğun bir mesai içinde. Günlerdir, Ankara'nın Astana süreci içinde bölge ülkeleriyle birlikte nasıl bir adım atacağı tartışılırken ilk adım Cilvegözü Sınır Kapısı'nın kapatılmasıyla atıldı. Bundan sonra ne olacak? Ankara'da hangi planlar konuşuluyor? Askeri uzmanlar neler öneriyor? Soruları gündeme geldi. Bazı köşelerde konu çeşitli yönleriyle değerlendirildi.
Milliyet'ten Serpil Çevikcan, Ankara kulislerine dayanarak kaleme aldığı "Ankara'da İdlip-Afrin tezakkuzu" başlıklı yazısında konuyu şöyle ele aldı:
"Türkiye'nin Suriye sınırında sıcak günlerden geçiliyor.
Ateşin ne kadar yükseldiğini gösteren emareler malum.
Çankaya Köşkü'nde Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında gerçekleştirilen son güvenlik toplantısının ardından Hatay Reyhanlı'daki Cilvegözü Sınır Kapısı'ndan geçişlere sınırlamalar getirilmesi, sınır hattında alınan önlemlerin artırılması emarelerden bazıları.
Dün bu önlemlere neden gerek duyulduğu sorusuna Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, daha da sıcak gelişmelerin yaşanabileceğini gösteren şu yanıtı verdi:
'Şu anda biz insani yardıma yine varız. O noktada Cilvegözü'nü açık tutacağız ama bunlar gıdadır, ilaçtır, giyim vesaire... Fakat iş silah gibi vesaire, bu tür şeylere dönerse, buna yol vermemiz, müsaade etmemiz mümkün değil. İdlib'de ise görüşmelerimiz devam ediyor. Moskova görüşmeleri, eğer uygulamadaki Astana, güvenli bölge vesaire bunlar da bu değerlendirmenin içinde yer alması halinde İdlib'i süratle çözüme kavuşturacağız diye düşünüyorum.'
CİLVEGÖZÜ'NÜN ANLAMI
Cilvegözü Sınır Kapısı, sadece İdlib açısından değil, PYD'nin kanton ilan ettiği Afrin'e sağlanan geçişler açısından da kritik önemde.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye, geçici bir önlem gibi görünen Cilvegözü Sınır Kapısı'nı insani yardım dışında bütün faaliyetlere kapatarak bir taşla birçok kuş vurmaya çalışıyor.
Saha, sıcak gelişmelere gebe. Bunu ABD'nin İdlib'e El Nusra hakimiyeti gerekçesiyle askeri müdahalesinden Türkiye'nin atmak zorunda bırakılacağı adımlara kadar geniş bir yelpazede değerlendirebiliriz.
PYD'NİN GÖZÜ İDLİP'TE
Sahadaki durumu şöyle özetleyebiliriz.
Türkiye'nin Rusya ile birlikte askeri üs ve çatışmasızlık bölgesi oluşturmak için çalıştığı İdlib'de El Nusra, diğer yapı ve gruplara üstünlük sağlamış durumda.
Hem Türkiye hem Rusya bu tablodan rahatsız.
ABD ise rahatsızlığını müdahaleye kadar taşıyabilecek ölçüde sert.
PYD-YPG, çok uzun bir zamandır, Kobani ve Cizire kantonlarını, Afrin'e bağlayacak kalıcı koridor kurmak için çalışıyor.
Bu nedenle İdlib, PYD açısından da önemli.
Türkiye, Afrin'deki radikal unsurların taciz atışlarıyla oluşturduğu tehditten ve Kürt koridoru hedefinden dolayı teyakkuzda.
Rakka operasyonu bahanesiyle ABD'nin ağır silahlarla donattığı PYD-YPG, bir yandan Türkiye'nin olası bir operasyonunu engellemek, diğer yandan ABD'nin İdlib'e olası bir müdahalesi halinde hakimiyet alanını genişletmek için çalışıyor.
TÜRKİYE ABD'YE GÜVENMİYOR
Türkiye, ABD'nin PYD-YPG konusunda verdiği sözlere karşı temkinli.
Menbiç için verilen, 'PYD burayı terk edecek' sözünün, PYD'nin hakimiyetindeki Suriye Demokratik Güçleri kurularak nasıl yerine getirilmediği canlı bir örnek.
Türkiye, İdlib'e yönelik olası ABD müdahalesini, hem Suriye rejimine yönelik bir hamle olarak görüyor hem de PYD'nin Kürt koridoru hedefini tamamlaması için atılmış bir adım.
Türkiye; kendi güvenliğini korumak ve kuzey Suriye'de devletleşme hamlelerini önlemek, Rusya; rejim güçlerini olabildiğince çok bölgede güçlü ve hakim kılmak, ABD; stratejik gördüğü noktaları PYD eliyle kontrol etmek amaçlarını sürdürüyor...
AFRİN VE İDLİB HESAPLARI
Bütün bu denklem içerisinde Türkiye, Afrin ve İdlib planlarını boşa düşürmek istiyor.
ABD'nin El Kaide bahanesiyle İdlib'e operasyon yaparak PYD'yi bölgeye yerleştirmesi ve Kürt koridorunu tamamlamaya imkân tanıması, ilerleyen dönemde Türkiye'nin elini çok zora sokacak.
Fırat Kalkanı ile elde edilen bölgelerden TSK ve ÖSO'nun çıkmaya zorlanmasına kadar
ilerleyebilecek gelişmeler söz konusu olabilecek.
Cilvegözü'nde alınan önlem, bu denklemi bozarak birden fazla sonuç almaya yönelik bir hamle.
Askerin ilk olarak 2014'te kapatılmasını istediği sınır kapısının kapatılması, hem PYD'nin hakim olduğu diğer bölgelerden kopuk Afrin'e insani yardım bahanesiyle lojistik destek taşınmasını hem de El Kaide unsurlarının olası bir operasyonda Türkiye sınırına dayanmasını engellemeye dönük bir adım.
Afrin'e ulaşacak yardımların kesilmesinin PYD'yi zora sokacağına kuşku yok.
Bu durumda, İdlib'e sarkma hevesi de törpülenebilecek.
EL BAB'IN DOĞU VE BATISINA GENİŞLEME
Cumhurbaşkanı'nın Fırat Kalkanı ile Suriye'de oynanmak istenen oyunun bozulduğu, ancak yeni adımların da atılabileceği sözlerini de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor....
Bu nedenle Ankara tarafından atılabilecek olası adımlar, Fırat Kalkanı'nda DAEŞ'ten alınan, az sayıda özel kuvvet ve topçu birlikleriyle kontrol edilen El Bab'daki hakimiyet alanını Afrin ve Menbiç yönünde doğu ve batıya doğru genişletme olabileceği belirtiliyor."
TAMPON BÖLGE ŞART
Aynı konu Milliyet'ten Tunca Bengi'nin de gündemindeydi. Bengi, "Hatay sınırına tampon bölge şart" başlıklı köşesine emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu'nun görüşlerini taşıdı. Yazının satırbaşları şöyle:
"(...) Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu'na göre, Pakistan-Afganistan sınırında Peşaver'e yerleşen ve buradan yaptığı eylemlerle dünyanın başına bela olan El Kaide, şimdi de Hatay-İdlib sınırına yerleşiyor ve yeni bir Peşaver'e sahip olmayı hedefliyor. Dolayısıyla, müdahale edilmemesi halinde, El Nusra yarın öbür gün Hatay'a füzeler, bombalar atabilir ya da Türkiye uzantıları ve hücreleriyle, sadece sınır değil, büyük kentlere yönelik ses getirici eylemler yapabilir. Tabii bu tehdidin bir boyutu. Diğeri de ABD'nin El Nusra'ya müdahale bahanesiyle YPG/PKK güçlerinin Afrin'den bu bölgeye doğru sarkmasını desteklemesi. Dahası, bölgeyi doğrudan kendisinin vurması. Nitekim bu yönde işaretler de var. O nedenle her iki tehdidin de ortadan kaldırılması kaçınılmaz. Niyesini Babüroğlu anlatıyor:
'Sınır kapısını ele geçiren bir örgütten söz ediyoruz. Hiçbir sınır duvarı aşılamaz değil dünyada. Meksika sınırında ABD yıllardır her türlü teknolojiyi kullanmasına rağmen insan kaçakçılığını engelleyemedi. Hem de Meksika düz sınır, bizim orası da biraz dağlık, daha riskli. O nedenle hem Afrin'deki YPG/PKK hem de İdlib'deki El Nusra ortadan kaldırılmadığı sürece ne Cilvegözü sınır kapısını çalıştırabilirsiniz ne de sınırlarınız emniyette olur. Dahası, Suriyeli sığınmacılar nedeniyle sınır kentlerimiz demografik açıdan felç olmuş durumda. Örneğin, Hatay'da 500 binin üzerinde sığınmacı var. Bunların yüzde 50'si de 18 yaş ve altı. Bu şu demek potansiyel olarak herhangi bir terör örgütüne gidebilir çünkü işi gücü yok, kaybedeceği bir şeyi yok.”
Fırat Kalkanı benzeri bir harekât gerekiyor yani?
“TSK, ÖSO ile beraber doğrudan El Nusra karşısında operasyon başlatırsa zayiat verme ihtimali artabilir çünkü DAEŞ çekilmişti Nusra ise İdlib'de duruyor ve kendisine katılan diğer cihatçı örgütlerle güçlenmiş durumda. Onun için, Türkiye bunu yapacağına, Tel Rıfat, İdlib'in kuzeyi, Afrin'in güneyi şerit olarak düşünün, bir de dönün Reyhanlı'ya doğru sınır boyunca aşağıya doğru yavaş yavaş gidip Suriye'de tampon bölge oluşturup diğerlerini de Rusya, Suriye, İran'a bırakmalı. Onlar tamponun ötesinde ne yaparlarsa yapsınlar. Yani Fırat Kalkanı kadar derin olmayan Hatay sınır boyunca Suriye toprağında 4-5 kilometre Suriye'ye doğru bir emniyet şeridi oluşturulursa teröristlerin girmesi, sızmaları engellenir. Tabii bu Rusya ile yapılacak anlaşmaya bağlı.”
TÜRKİYE'NİN KOZLARI
ABD'nin de El Kaide'ye müdahale bahanesiyle YPG/PKK koridorunun önünü açabileceğini, ancak şu anda daha çok Rakka'ya odaklandığını belirten Babüroğlu devam ediyor:
'Sonuçta, ABD açısından da düşünseniz diğer açıdan da her durumda kaybedecek olan biziz. O nedenle, akılcı olan Rusya, dolaylı olarak Suriye ile anlaşıp ‘ben sınırda hakimiyeti sağlayayım, siz de buraları alın, yeter ki temizlensin burası' demek. Bunu yaparken de Türkiye'nin elinde şöyle kozları var. İdlib'in içinde bulunan ÖSO benzeri bazı grupları Türkiye desteklediği için insani yardımlar devam ediyor onlara. Dolayısıyla, içeriden o grupları da El Nusra'nın üzerine gönderecek. Yani Rusya, Suriye oraya harekât yaparken bu ılımlı dediğimiz Türkiye'nin desteklediği unsurlarda El Kaide'ye karşı Türkiye'yi koruyacak şekilde müdahil olurlar.'
Bölgede ne kadar terörist vardır?
'Yapılan tahminlere göre, aileleriyle beraber yaklaşık 30 bin El Nusra elemanı olduğu söyleniyor. Ve bunların kaçabileceği tek yer de Türkiye. Kuzeyde Afrin'i YPG/PKK tutuyor. Türkiye'de oradan kantonu tutuyor. Dolayısıyla ya Türkiye'ye ya da Fırat Kalkanı yaptığımız bölgeye El Bab'a doğru kaçacaklar. Oraya kaçtığında da kimi görecek karşısında? ÖSO ile TSK'yı. Yani sonuçta iki tarafta da Türkiye var. Bu da büyük bir tehdit. Onun için, Türkiye'nin ne yapıp edip Rusya ile anlaşması lazım..."