SEÇİME BİR KALA...
SEÇİME BİR KALA:
Günün Yorumu - Aziz Cüneyt Yüksel
1. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan : Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, aslında “AKP, Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığına uğurlayarak tasfiye etti. Erdoğan’ın, Fethullah ve PKK Terör Örgütüne savaş açarak emperyalizmin emirleri dışına çıktığı için üstü çizildi. Ayrıca, Cumhurbaşkanı, 1 Kasım seçimleri öncesinde “başkanlık sistemi” iddialarından vazgeçmiş görünüyor. Erdoğan’ın, Fethullah ve PKK terör örgütlerine karşı aldığı tutum doğrudur ve desteklenmelidir. Bu husus, Türkiye Cumhuriyetinin bekası ile ilgilidir. Bu arada, dikkat ettiyseniz emperyalizmin tetikçileri Fethullah ve PKK terör örgütü yandaşları, 2. Cumhuriyetçiler ve muhalefet partileri, sanki seçime o girecekmiş gibi, Erdoğan’a hücum ediyorlar. Bu şekilde, uluslararası savaş lobileri ile işbirliği içindeki Davutoğlu ve Hakan Fidan’ı saklıyorlar. Halbuki, Erdoğan Cumhurbaşkanı ve 4 sene sonra seçime girecek. 1 Kasım’da seçime girecek olan Davutoğlu başkanlığındaki AKP..
2. AKP : Başbakan, Davutoğlu ve hükümetin başı. Ama, muhalefet Davutoğlu’yu değil Erdoğan’ı eleştiriyor. Herhalde, dünyada iktidar partisinin başkanının, Başbakanın değil, Cumhurbaşkanının hedef alındığı tek seçim bizimkidir. Sanırım, Cumhuriyet tarihinde muhalefet tarafından eleştirilmeden seçime giren tek Başbakan’da, Davutoğlu.
AKP içinde, seçim öncesinde dahi bastırılamayan, hayati önemde ayrışma var. Davutoğlu, Gül, Hakan Fidan grubu Fethullah ve emperyalist savaş lobilerinin etkisiyle Erdoğan’ın altını oyuyorlar. Seçim sonucu değişmez. AKP oyları, +/- %1-2 civarında oynar. Erdoğan’ın “başkanlık” isteğine “set çeken” Türk halkı, geleneksel sağduyusu ile, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye güvenmediği için mevcutla yetiniyor. Adam gibi bir muhalefet olsa, AKP 3 dönem iktidar olabilir miydi?
3. CHP : Artık, Atatürk’ün CHP’si değil. Emperyalizm tarafından ele geçirilmiş durumda. Kılıçdaroğlu, lâik-demokratik Atatürk Cumhuriyetinin temelleriyle oynuyor. “Kürtçü TV deki söyleşisinde, “Anayasa’nın ilk 3 maddesini bile değiştirmeyi kabul eden” ifadesini üzülerek izledik. Atatürkçüleri partiden tasfiye eden Kılıçdaroğlu başkanlığındaki Y-CHP, Türkiye’nin hayati çıkarları ile ilgili olarak, AKP’nin dahi çok gerisinde bir siyaset izliyor. Kılıçdaroğlu’nun tüm amacı Fethullah ve PKK Terör Örgütlerini meşrulaştırmak..Genel başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, bu hususu “PKK ile masaya oturacaklarını” söyleyerek teyit etti. Fethullahçı iş adamları ve tetikçi medyasına yapılan operasyonlara da ilk karşı gelen, gene, Kılıçdaroğlu ve yakın arkadaşları. CHP Gençlik kollarını, DHKPC ve PKK yandaşlarına teslim eden Kılıçdaroğlu, parti gençliğini de maalesef DHKPC ve PKK’nın peşine takmıştır. CHP Gençlik Örgütünün, PKK ile birlikte Kobani’ye gidip, teröristlerle kucaklaşması, PKK ve DHKPC mitinglerine katılması, Ankara garı önünde PKK ile birlikte eylem koyması, CHP tarihine kara leke olarak geçecektir. Bu arada, CHP Malatya Gençlik Örgütüne mensup gençleri, hiçbir önlem almadan, HDP/PKK mitinginde ölüme gönderen Kılıçdaroğlu da mutlaka yasalar önünde bunun hesabını vermelidir. Geçtiğimiz günlerde bir toplantıda karşılaştığımız Ali Topuz : “Eskiden, CHP ancak kendi düzenlediği veya düzenleyicileri arasında olduğu mitinglere katılır ve Emniyet’le birlikte kendi önlemini alırdı. Miting alanında polisten çok CHP’li görevli bulunurdu” diyerek Kılıçdaroğlu ve Yönetiminin aymazlığını gözler önüne sermiştir.
Bunun dışında, TV’lerin önünde “çözüm sürecinin” Parlamento’da görüşülmesini ve burada bir komisyon kurulmasının istediğini belirten Kılıçdaroğlu doğru söylemiyor. 16 Temmuz 2014 Tarihli ve 29062 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6551 sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun, TBMM’den AKP+CHP+HDP Milletvekillerinin oylarıyla geçti. Süheyl Batum başta olmak üzere Ulusalcı Milletvekillerinin tüm ısrarlarına rağmen, Kılıçdaroğlu Yönetimi, bu yasayı Anayasa Mahkemesine götürmedi. Söz konusu, 6 maddelik bu kısa yasayı internetten indirip okuduğunuzda 3 yerde, CHP ve HDP’nin “çözüm süreci” ile ilgili tüm insiyatifi AKP’ye bıraktığını görüyorsunuz.: “MADDE 2 – (1) Hükümet, çözüm süreci kapsamında aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları yürütür. MADDE 3 – (1) Bakanlar Kurulu, çözüm sürecine ilişkin gerekli kararları almaya yetkilidir. MADDE 6 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.”
Yukarıda gördüğünüz gibi, hem CHP, hem de HDP Yöneticileri, “çözüm süreci” ile ilgili tüm yetkiyi ve yürütmeyi YASAYLA AKP’ye bırakmışlar. Şimdi, yasayı bilmeyen ve okumayan kamuoyunu aldatıyorlar. Siz, bu yasada hiçbir yerde, “konunun TBMM’ye getirilmesi gerektiğini ve kurulacak komisyonlarda görüşülmesi gerektiğini” okudunuz mu?
Son zamanlarda, CHP’li bir kısım seçmende MHP’ye kayma eğilimi tespit ediyoruz. Aslında; Kılıçdaroğlu HDP’ye giden “emanet oyları” geri istese CHP oyları 3-4 puan artabilir. Ama, Kılıçdaroğlu CHP’nin oylarını arttırmaktan çok, HDP’nin oylarını arttırmak istediği için bu olasılık oldukça az. Gene de, Kılıçdaroğlu’ya rağmen 7 Haziran seçimlerinde HDP’ye giden oylar dan bir bölümü geri gelebilir. Tüm bu olasılıkları göz önüne alarak, siyaseten iflâs etmiş olan CHP’nin oylarının da bu seçimde +/-% 1-2 bandında oynayacağını düşünüyoruz.
CHP’yi, Kılıçdaroğlu ve ekibinden kurtarmadan Türkiye AKP iktidarından kurtulamaz ! Seçimlerden sonra, CHP’de de “8 şiddetinde deprem” le karşılaştırılacak önemli gelişmeler olacak gibi gözüküyor..Ama, emperyalizm, bir kere eline geçirdiği CHP’yi bırakmaz. Yıpranan Kılıçdaroğlu’yu indirir, Şafak Pavey veya Selin Sayek Böke gibi bir bayan işbirlikçiyi göreve getirir..
4. MHP : Bahçeli’nin, rakipleri gibi, emperyalist savaş lobileriyle işbirliği yaptığı çok belli. Her çözüme “HAYIR” diyen Bahçeli’ye rağmen, MHP tabanı partiye bağlılığını sürdürüyor. MHP’nin, oylarını % 3 – 5 oranında arttıracağını düşünüyoruz. Parti, patlamaya hazır el bombası gibi. Bahçeli’nin en yakınlarının dahi sabrı taşmış, durumda. Bahçeli, seçimden sonra, AKP ile koalisyon kurmazsa Genel Başkanlıktan düşürülür..
5. HDP : Bu seçimlerde kilit parti konumunda olan HDP, baraj sorunu yaşayacak gibi gözüküyor. Çünkü, bir türlü, terörist ve halk düşmanı PKK ile arasına mesafe koyamadı. Tam tersine, PKK’nın siyasi kolu olduğu tescillendi. Aslında, Kürt halkı PKK’dan korktuğu için bunlara oy veriyor. Devlet, o bölgelerde gücünü hissettirdikçe PKK ve siyasi temsilcisi HDP tükenir. Her ne kadar, Kılıçdaroğlu istemese de, “Emanet oyların bir kısmı” büyük bir ihtimalle CHP’ye dönecek. Eğer HDP barajın altında kalırsa bu başta AKP olmak üzere CHP ve MHP’ye yarar. Bu nedenle, HDP kilit parti.
6. Vatan Partisi : Aslında, en doğru, yurtsever ve Kemalist siyaseti Vatan Partisi izliyor ! Ancak; yurtsever, devrimci, mücadeleci, “AİHM Soykırım kararından sonra “Ulusal Kahraman” mertebesine erişmiş olan başkanı Doğu Perinçek’in yanlış yönetimi ve değerli ama yıpranmış kadroların iş başında kalmaya ısrar etmeleri nedeniyle beklenen çıkışı gerçekleştiremiyor. 7 Haziran seçimlerinde parti vitrininde yapılacak önemli değişikliklerle, Vatan Partisi uçabilirdi. Birgül Ayman Güler, Süheyl Batum gibi ulusalcı Milletvekillerinin, Türker Ertürk gibi sevilen bir Atatürkçünün Vatan partisine katılması kamuoyunda tanınan ve güvenilen diğer birçok Atatürkçü’yü de Vatan Partisine çekecek ve parti 4. Parti olarak Meclise girebilecek potansiyele sahip olacaktı. “Olacakmış gibi” kamuoyuna ümit verildi ama “olmadı”. Şimdi, 1 Kasım seçimlerine giderken, parti vitrininde 21 Yüzyıl gençliğini/Gezi gençliğini temsil eden İlker Yücel, Adnan Türkkan, Çağdaş Cengiz, Gizem Doğan gibi gençler olsa Vatan Partisi gene uçabilirdi. Yakından takip ettiğimiz için biliyoruz ki, emperyalist savaş lobilerinin en korktuğu değişim Vatan Partisin Yönetiminin gençlere devir edilmesiydi. Genç ve karizmatik Demirtaş’ın karşısına Vatan Partili yurtsever, gözü pek, Kemalist bir gencin çıkmasından korkuyorlar. Sayın Perinçek gibi değerli bir liderin artık bu hususu görmesi ve parti başkanlığını gençlere bırakması gerekiyor. “Ermeni Soykırımı” gibi 100 yıllık bir sorunu/yalanı tarihin çöplüğüne atan Doğu Perinçek, ismini “Ulusal Kahraman” olarak tarihimize altın harflerle kazımıştır. Ama, bu husus başka, siyasi parti liderliği başkadır. Perinçek’in Genel Başkanlık’ta ısrarı Vatan Partisi’ni, sürekli olarak, seçimlerde hezimete uğramaya mahkûm etmekte ve Perinçek bu tutumuyla “tarihi” ismine de zarar vermektedir.
7. Diğer Partiler : Ne şimdi, ne de gelecekte önemli bir potansiyelleri yok. Bir tek Saadet Partisi, AKP’nin dağılmasından nemalanmayı beklemekte olduğu izlenimini vermektedir.
SONUÇ :
ABD, AB ve İsrail savaş lobileri ve onların işbirlikçileri; AKP+CHP = Davutoğlu+Kılıçdaroğlu koalisyonu istese de, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP tabanı AKP+MHP koalisyonunu zorlayacaktır. Geçen sefer, emperyalist ağababalarının isteğiyle AKP ile koalisyon yapmayan Bahçeli, bu kez AKP ile koalisyona fazla direnemez. Burada, kilit otorite Erdoğan. Ayrıca, TSK ‘da terörle mücadelenin sekteye uğramaması için AKP+MHP koalisyonunu tercih edecektir. Yoksa; emperyalist merkezlere göbeklerinden bağlı Davutoğlu+ Kılıçdaroğlu+ Bahçeli, hep birlikte, AKP+CHP koalisyonu kurulmasını istiyorlar. PKK terör örgütünün temsilcisi HDP ise, barajı geçse de-geçmese de, Önemli bir rol oynamayacaktır. Yukarıda açıkladığımız tablo, kısa dönemde bir koalisyonu zorlasa da, 1 sene içerisinde yeni bir seçimin zorunlu olacağını göstermektedir. Netice itibarıyla, gençlerin jargonuyla “parlamentodaki siyasi partilerden bir cacık olmaz !” Bu nedenle, önümüzdeki dönemde parlamento dışı siyaset ve muhalefetin etki kazanacağını düşünüyoruz. Hangi koalisyon kurulursa kurulsun