Kaynağında vurmazsan terör bitmez
TÜRKİYE
11 Nisan 2016
Z. Ruhsar Şenoğlu
ruhsar@aydinlikgazete.com
Mete Yarar emekli subay, güvenlik uzmanı, gazeteci ve yazar. Güneydoğu'yu, Kuzey Irak'ı avcunun içi gibi bilen eski bir bordo bereli. 24 Temmuz'dan bu yana sık sık çatışma bölgelerine gitti. Barikatlarda, hendeklerde çekim yaptı, halkla konuştu.
Bütün bunlar, Mete Yarar'ın yorumlarına değer katıyor. Ama o sadece askeri birikimle konuşmuyor, insani duyarlılığa, yurttaşlık bilincine sesleniyor. Amacı, “Orada savaşan çocukların, ailelerinin, bölgede evinden yurdundan olan yurttaşın” sesi olmak. Biz de Güneydoğu'da olan biteni ona sorduk. Sözü, Yarar'a bırakıyoruz:
TERÖRÜ KENDİ SAHANA ÇEKERSEN...
| Sur'da ele geçen bir milyon mermiden söz ettiniz. Nasıl çözülecek?
Sahaya lojistik akışını kesemezseniz, bir gün sonra aynı yeri aynı hale getirirler. Lojistiğin kaynağı, üssü Türkiye değil. Terörle mücadelede, mücadeleyi topraklarında kabul etmek kadar yanlış bir felsefe olamaz. Merkezi Suriye ise orada mücadele edeceksiniz. Kendi sahanıza çektiğinizde insan maliyeti daha ağır olur.
TOPLUMUN VERMESİ GEREKEN KARAR
| Yakın gelecekte bu çözüm mü görünüyor?
Başka çaresi yok. Gideceğimiz yer orası. Buna ne kadar hızlı karar verirseniz, o kadar az şehit verirsiniz.
En önemli görev bence topluma düşüyor. Bunu bir Kürt sorunu olarak mı göreceğiz yoksa bir bekaa sorunu, topyekün mücadele sorunu olarak mı göreceğiz? Türkiye toplumu bir karar vermek zorunda, siyasi partiler şunu söylemek zorundalar: Ne yapmanız gerekiyorsa biz toplum olarak arkanızdayız.
Muhatabınız ABD değil. Bir sorunun kaynağı ve muhatabı toplumun kendisidir. Şunu diyebilir misiniz: ‘Amerika buna müsaade etmedi.' Yapmayın yahu! O zaman seçimleri de ABD'de yapalım! Uluslararası toplumla hareket etmeyi anlarım ama bunu yapamayacağın zaman da vardır. Kıbrıs harekatında ABD ‘hadi evladım gidin kendi vatandaşlarınızı kurtarın' mı dedi? Toplum zamanı geldiğinde kararını verir ve inisiyatifini kullanır. Bunun bedeli de olur, 1974'te olduğu gibi. Bu hareket onurluysa, toplum bundan güç toplar. Getirin roketatarları, 15-20 askerimi daha öldürün mü diyeceğiz yoksa o mermileri, geldiği merkez neredeyse orada mı imha edeceğiz?
Bu tercihte zorlayıcı olacak olan toplum.
TEK YOL, ÖZEL OPERASYONLAR
Devletin sorunu vatandaşların güvenliğini sağlayabilmektir. Üç şey vardır devredemez kimseye: adalet, güvenlik, savunma. Halkın güvenliğini sağlamak zorundasınız, nasıl, nerde, hangi yöntemle sağlanması gerekiyorsa. Tabii ki uluslararası hukukun içinde kalarak.
Dünyada örnekleri var. Bu tür olayları önlemenin tek bir yolu var: sınır ötesine özel operasyonlar.
DÜNYADA KALEŞNİKOF MARKETİ YOK!
| Düşman kim? Duran Kalkan, 4. Dönem Stratejisine ilişkin konuşurken ‘Şehirleri bırakın, köylerden bile kopmuştuk, yeniden savaşmamız gerektiğinde o gücümüz kalmamıştı' diyor. İki yıl önce bu durumda olan terör örgütü, şimdi karşımıza orta ölçekli bir ordu olarak çıkıyor. O zaman bu PKK değil, başka bir şey?
Bir terör örgütünün hayatta kalabilmesi için muhakkak sırtını bir istihbarat örgütüne dayaması gerekir; klasik bir olmazsa olmaz. Uyuşturucudan para kazanabilirsiniz ama piyasaya çıkıp, ‘parasını veriyorum, bana 40 bin kaleşnikof getirin' deme şansınız yok. Dünyada böyle bir market yok! Son dönemde terörü önleme düzenlemeleri yapılırken, dünyada üretilen her silahın kime satıldığını ve hangi yolla gönderildiğini denetleyen bir sistem kuruldu. On bin mermi değil ki arada kaybedesiniz. Milyonlarca merminin akışını örtebilmeniz için bir devlete, bir istihbarat örgütüne ihtiyacınız var. Bu maskelemeyi kim yapıyor? Biz bu olayların bu tarafına gelemedik. Evet, klasik anlamda bu işi bilmeyenler şunu söyleyebilir: Bu tip örgütlenmeler için önemli şeylerden biri şehir yapılanmasıdır. Şehir yapılanmasını kurmayan ve silahlandırmayan bir örgüt ayakta kalamaz. Ama biz yıllardır biliyoruz, şehirde buna müsaade edilmemişti, ikincisi bu alanı sürdürecek yeterli malzemesi yoktu. Terör örgütüne ‘niye 5 bin üyenin üstüne çıkmıyorsunuz?' diye sorulduğunda ‘bunun üzerinde bir yapıyı yönetme kabiliyetimiz yok' diyorlardı. Bu kadar malzeme, bu kadar ikmal, bu kaynağı aktarma şansımız yok, diyorlardı.
DÖNÜM NOKTASI MAHMUR
| Dönüm noktası ne zaman?
IŞİD'in saldırılarına başladığı dönem. IŞİD Mahmur kamplarının önüne geldikten sonra inanılmaz bir kaynağa kavuştular. Arkasından Telabyad ve Kobani'yle süreç başladı.
Bugün Güneydoğu'da yabancı lejyonlarla savaşıyoruz. Orta ölçekli bir devlet, bu kadar silah ve malzemeyi kaybetse çökerdi. Malzeme anında yerine konuyor.
‘Bu malzemeyi bunlara kim veriyor' sorusunu sormayan bir toplum, toplum değildir. Adamın biri penceremizin karşısına oturmuş devamlı taş atıyor, yahu bunun hiç mi taşı bitmez, diye çıkar sorarsınız... O da diyor ki bunun hesabını soran eden yok, bir daha gönderiyor. Bu kadar fütursuzca bir mermi sevkiyatı hayatımda görmedim, böyle bir kaynak görmedim. Bizim için mücadele eden askerin hakkını böyle koruyacağım: Çıkıp diyeceğim ki benim evladıma sıkılan mermiyi, bu silahı kim veriyor? Çocuğuna kim tokat attı diye sokakta araştırıyorsun, bu çocuklar da bizim çocuklarımız.
Herkesin kişisel olarak da bir adım öne çıkması lazım.
Nusaybin'de çatışan askerlerimiz Cizre'den Sur'a, arkasından Nusaybin'e geçtiler. Aylardır çatışmanın içindeler. Birçoğu, defalarca gazi oldu, biliyor musunuz? Jandarma Yüzbaşı bacağından yaralandı, arkadaşlarım orada diye tekrar gitti, şehit oldu. Vazgeçmiyorlar, tutunuyorlar.
Orada yaşananları bilmezsek, anlayamayız. Acımasızlığı da anlayamayız, fedakarlığı da.
SINIRDA BAŞKA GÜÇ YOK
| Terörün üssüne operasyon denince komşularla ilişkiler gündeme geliyor.
Komşular? Komşu yok ki! Biz Irak'a diyoruz ki Kandil'i temizleyin. Resmi yanıt şu: Benim şu anda bu iş için ayırabileceğim herhangi bir kuvvet yok. Suriye'de devlet yok. 1200 kilometrelik sınırımızda terörle mücadele edebilecek başka bir güç yok. Bırakın baş etmeyi, işbirliği halindeler.
| Suriye'nin başına bela olan terörle Türkiye'nin başına bela olan terörün hedefi ortak.
Suriye konusunda bizi batağa sürüklemek isteyenlerin hangi devletler olduğu sorusunu hep beraber sormamız gerekir. Çatışmalar başladığında Suriye ile Türkiye görüşmeler yapıyordu. ABD ve Avrupa devletlerinden Suriye ile diyaloğu keseceksiniz diye bize ne kadar baskı yapıldığını biliyor musunuz? Dışişleri kayıtlarına bakın. Şimdi aynı adamlar Esad'ı devirmeye çalışıyorsunuz diyor. Esad'la konuştuğumuz için, Esad'la diyalog içinde bu sorunu çözmeye çalıştığımız için Türkiye'nin ne kadar sıkıştırıldığını bi sorun.
Yapacağımız şey millet olmak. Ortak acı, ortak sevda... Bunun içinde ne etnik kimlik, ne din, ne mezhepsel kimlik vardır. Millet olmak ayrı kavram. Çözüm millet olmak.
ABD 2006'DA ‘EĞİTİME' BAŞLADI
| Irak ve Suriye sınırlarımızdaki üslenme konusunda saptamalarınız var mı?
Biz PKK'nın yaptığı herşeyin terör olduğunu biliyoruz. Ama ABD eğitim olarak görüyor. Kimin nasıl verdiği önemli değil. El Kaide'ye silah verirken, eğitirken amaçları Rusları yenmekti. Bunun bedelini 11 Eylül'de ödediler. 90 sonrasında artık klasik anlamda asker eğitilmiyor, ayrılıkçı gruplar eğitiliyor. O andan itibaren kontrol etme şansınız yok. Askerin ait olduğu bir birim vardır, maaşı, ailesi vardır, orada kalır, aldığı eğitimi kötü amaçla kullanamaz. Ama ayrılıkçı grupları desteklediğiniz andan itibaren o malzemenin nasıl, nerde kullanılacağını bilemezsiniz. PKK'nın IŞİD taktiklerini öğrendiği tarih, 2006'da Irak'ta başlayan süreçtir. Bombaların patladığı, keskin nişancıların kullanıldığı süreç. İlk o zaman öğrendiler. Nasıl? Amerikan özel askeri şirketi Black Water, eleman topluyordu. Açığının bir kısmını, PKK'dan ayrılıp Barzani'ye sığınmış olanlarla veya PKK'nın içinden parayla tuttuğu adamlarla karşıladı. 2006'dan beri IŞİD'in taktiklerini biliyorlar. PKK, IŞİD, El Kaide, hepsi iç içe. Dünya globalleştikçe terör örgütü de globalleşti. El Kaide bile bu kadar global değildi. 90'lardan sonraki savaşların yüzde 90'ı vekalet savaşları. Göç etmek zorunda kalan insan sayısı, ölen sivil sayısı ikinci dünya savaşını geçmiş durumda. Ama bir dünya savaşı, gördüğünüz gibi ‘yok'!
Kim öldürdü? Faili de yok.
1,5 milyon insan Irak'ta öldürüldü, açılmış bir dosyası var mı? Kimse sormuyor bile.
YENİ KONSEPT UYGULAMADA
| Genelkurmay Başkanı'nın son ziyaretinden sonra bir konsept değişikliği oldu mu?
Tabii size konseptin ne olduğunu açıklayamam çünkü terör örgütü anında buna göre tedbirini alıyor. Hulusi Akar Paşa'nın bu dönem bölgedeki ekibiyle, kuvvet komutanlarıyla birlikte işin başında olmasını bir şans olarak görüyorum. Sahadan gelen insanlar, ellerini bırakın, kafalarını taşın altına koymuş insanlar.
SAHADAKİLERE İNİSİYATİF VERİLDİ
Terörle mücadelede birkaç prensipten biri sahadaki insanın inisiyatif sahibi olması. Hayatını kim riske ediyorsa, karar verici o olmalı. Dünyanın her tarafında böyledir.
Genelkurmay Başkanı gittiğinde sahadakileri rütbesi en düşük olanlar dahil topladı, dinledi, ne istiyorsunuz dedi. Bugün sahadaki insanlarla konuştum, isteklerimizin yüzde 90'ı yerine getirildi dediler. Bu kadar kısa sürede isteklerin yerine getirilmesi kolay değil. Çok önemli. Artık sahadaki insana inisiyatif verildi, şu anda uygulanıyor. Geçmişte sahadakilere yetki vermekte zorlanıldı.
BİNADA SİVİL YOKSA
‘Binalarda sivil yoksa yıkın' talimatına açıklık getirelim: evde kimsenin olmadığını anladıklarında, ev bombalarla tuzaklanmışsa, kabloları kesmeye, bombaları temizlemeye çalışmayacaklar. Ev, üzerindeki bombalarla birlikte imha edilecek. İçinde sivil var mı yok mu diye bakmadan ateş edilmesi söz konusu değil.
Bu emri vermezseniz, hiç kimse kendi başına karar veremez. Bu emri verenler Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı, ortak karar. Sahadaki insana başınızın çaresine bakın demiyorlar. Anında refleks gösterip tedbir alıyorlar.
Terörle mücadele meskun mahaldeyse anında taktik geliştirmeniz gerekir. Kim önce tedbir alırsa o daha az kayıp verir. Hem tecrübe hem teknoloji konusunda üstünlük, planını farklı kurmakla olur. ‘Bu işi bilmiyorlar mıydı' deniyor. Hiçbir ülkede ders alabileceğimiz bir örnek yaşanmadı. NATO ülkesi olarak ilk defa bizim başımıza geldi.
ABD FELLUCE'DE BİNLERİ ÖLDÜRDÜ
Amerikalılar ‘meskun mahalde muhabere' diye küçük küçük şehirler kurdular. Afganistan, Irak, Yemen gibi, mimamirisi dahil oraların birebir aynısı. On-onbeş bin kişilik kasabalar, yaşayan şehirler kurdular. Orada yabancı ülkelerde güç kullanımıyla ilgili eğitimler verdiler... Felluce'de Amerikalılar ne yaptı? Binlerce insan, binlerce sivil öldü!
Kendi ülkenizde, vatandaşınız oradayken verilen mücadelenin örneği yok. Biz kendi öğretimizi kendimiz yapıyoruz. Bizim reflekslerimiz insanları korumak yönünde. Geliştirdiğimiz konsept de bize uygun.
Kaynak: Aydınlık Gazetesi