Erdoğan: Putin'den vizelerin tamamen kaldırılmasını talep ettik
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 zirvesinde basın toplantısı yaptı.
Erdoğan, gerek ekonomik alanda, gerekse küresel ekonomiyi doğrudan ilgilendiren diğer başlıklarla, karşı karşıya bulunulan risk ve tehditleri bertaraf edebilmek için neler yapılacağını istişare ettiklerini bildirdi.
Daha güçlü, sürdürülebilir, dengeli ve kapsayıcı bir küresel büyüme için G20 ülkelerinin kısa ve orta vadeli politikalarını özetleyen Buenos Aires Eylem Planı'nı kabul ettiklerini söyleyen Erdoğan, alt yapı yatırımlarının artırılması konusunun bu yıl Arjantin dönem başkanlığının öncelikleri arasında olduğunu anımsattı.
'LİDERLERLE İSTANBUL HAVALİMANI PROJESİNİ PAYLAŞTIK'
Erdoğan'ın açıklamasından satır başları şöyle:
Başta İstanbul Havalimanı olmak üzere son dönemde hayata geçirdiğimiz projeleri liderlerle paylaştık. G-20 ülkeleri arasında iklim konusunda gerekli katkıyı yaptık, yapıyoruz. Eğitim konusu G-20 tarihinde ilk kez gündeme gelmiştir. Bizler de Türkiye olarak kız çocuklarının eğitimine dikkat çektik.
— Ayrıca çocuk işçiliği, zorla çalıştırılma, insan kaçakçılığı ve modern kölelik gibi konularda daha etkin faaliyette bulunacağımızı taahhüt ettik.
'EN DÜŞÜK EMİSYONLARA SAHİP ÜLKELERDEN BİRİYİZ'
— G20 üyeleri arasında en düşük emisyonlara sahip ülkelerden biri olarak bu alanda gerekli katkıyı yaptık, yapıyoruz. Paris Anlaşması kapsamında bize verilen taahhütlerin yerine getirilmesini beklediğimizi burada bir kez daha ifade ettik. Özellikle sorunun asıl müsebbibi olan gelişmiş ülkelerin elini taşın altına daha fazla koyması, daha fazla mesuliyet üstlenmesi gerektiğinin altını çizdik.
'TÜRK AKIMI PROJESİYLE AVRUPA'NIN ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNE KATKI YAPIYORUZ'
Türkiye olarak bir taraftan ekonomik büyümemize bağlı olarak artan enerji ihtiyacımızı karşılarken diğer taraftan TANAP ve Türk Akım gibi projelerle Avrupa'nın enerji arz güvenliğine de katkı yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde Hazar enerji kaynaklarının ülkemiz üzerinden Batı ülkelerine taşınması için çaba göstermeye devam edeceğiz. Doğu Akdeniz'deki hidro karbon kaynaklarının asli sahiplerinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarının emri vakilerle gasp edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Türkiye hem kendi hukukunu hem de Kıbrıs Türkünün hak ve menfaatlerini korumakta kararlıdır. Son dönemde Doğu Akdeniz'de varlığımızı tahkim etmemiz bu noktadaki tavizsiz tavrımızın bir yansımasıdır. Rum kesimi, Kıbrıs Türkünün asli haklarını görmezden gelen mütecaviz politikalarını devam ettirdikçe biz de gerekli önlemleri almayı sürdüreceğiz.
'YAKLAŞIK 1 MİLYAR İNSAN ELEKTRİKTEN MAHRUM'
— Maalesef bugün dünya genelinde yaklaşık 1 milyar insan hayatını elektrikten mahrum bir şekilde devam ettirmek zorunda kalıyor. Köleliğin bitişinden 150 yıl, sömürgeciliğin bitişinden 60 yıl sonra resmen olmasa bile fiilen bu iki hastalıklı düşünce de mevcudiyetini sürdürüyor. Kazan kazan esasına dayanmayan, hak ve adaleti gözetmeyen bir sistemin ilanihaye devam etmeyeceğine inanıyoruz.
— Bu süreçte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yapısında ihtiyaç duyulan değişiklikler yanında kalkınma yardımlarının önemine işaret ettik. Bilhassa mülteciler meselesinde güvenlik ve korku eksenli yaklaşım yerine insanı, hayatı ve insani değerleri merkeze alan bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini vurguladık.
'BİZ İNSANLARI MÜLTECİ KAMPLARINA GÖNDERMEDİK'
Türkiye, dünyada en çok sığınmacı barındıran ülke. Biz insanları mülteci kamplarına göndermedik. Suriyeliler yanında çeşitli yerlerden gelen 4 milyonu aşkın mazluma ev sahipliği yapan bir ülkeyiz.
'MÜLTECİ DÜŞMANLIĞI KÖRÜKLENEREK SORUNLAR ÇÖZÜLEMEZ'
— Mülteci düşmanlığı körüklenerek sorunlar çözülemez. İşte böyle bir ülke olarak mültecileri toplama kamplarına hapsederek bir yere varılmayacağına inanıyoruz. Biz insanları mülteci kamplarına göndermedik, onlara konteynır kentler kurduk, onlara çadır kentler kurduk ve onları ülkemizin değişik yerlerinde kiralama sistemleriyle kiracı olarak da olsa oturuyorlar. Hiç kimse sadece sınırlarını kapatmakla, polisiye tedbirlerle açlıktan, kıtlıktan, çatışmalardan kaçıp gelen insanları dikenli tel örgülere mahkum etmekle mülteci sorununa çare bulamaz.
'AB'NİN SURİYELİ MÜLTECİLER İÇİN SÖZ VERDİĞİ 3+3 MİLYAR AVRONUN KULLANIMINDA ÇOK CİDDİ GÜÇLÜKLER YAŞADIK'
Dönem sorumluluktan kaçma değil, sorumluluklarını yerine getirme dönemidir. OECD verilerine göre, 2017 yılında yaklaşık 8.2 milyar resmi kalkınma yardımı yaptık. Milli gelire oranla dünyada en fazla yardım yapan ülke biz olduk. Üzülerek belirtmek isterim ki bu süreçte birkaç yakın dostumuz dışında hiçbir ülkeden doğru düzgün bir yardım almadık, hatta Avrupa Birliği tarafından Suriyeli mülteciler için söz verilen 3+3 milyar avroluk kaynağın kullanımında bile çok ciddi güçlükler yaşadık, yaşıyoruz. Şu ana kadar ülkemize uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla, milli bütçemize değil bunu da özellikle ayırt edelim, yaklaşık 2 milyar avro gibi bir rakam ulaşmış durumda, o da milli bütçemize değil, uluslararası kuruluşlara.
'DÜNYA TİCARETİ ÖNGÖRÜLEBİLİR BİR YAPI OLMAKTAN ÇIKTI'
Bu yılki G-20 Zirvesi'nin küresel ekonomide iş birliğinden ziyade ticaret savaşlarının konuşulduğu bir dönemde icra edildiğine işaret eden Erdoğan, halen içinden geçilen süreçte Dünya Ticaret Örgütünün kural ve prensiplerinin çok ciddi şekilde erozyona uğratıldığını belirtti. Dünya ticaretinin günden güne kuralları belli, öngörülebilir bir yapı olmaktan çıktığını, daha kaotik bir şekle büründüğünü vurgulayan Erdoğan, "Ben yaptım oldu" mantığıyla sadece ticarete değil, uzun bir sürecin kazanımı olan kurumlara da zarar verileceğini ifade etti.